Yunus Arslan: Kültürümüze Aşık Bir Bilgin – A. Süheyl Ünver

Link: Kültürümüze âşık bir hezarfen: A. Süheyl Ünver - Lacivert

Süheyl Ünver: Geleneğin Adanmış Koruyucusu

Geleneklerimizi koruma hassasiyetiyle adı anılan Süheyl Ünver, en zor koşullarda bile sanatımızdan ve kültürümüzden vazgeçmedi. Millet ve kültüre hizmet için yorulmadan çalıştı; bir araya getirdi, üretti; sadece kalemi ve sözleriyle değil, eylemlerinin sessiz diliyle de birçok güzelliğe vesile oldu.

Ortak değerlerimiz etrafında bir araya gelerek estetik eserler üretebileceğimizin en güzel örneklerinden biriydi kuşkusuz. Geleneklere sahip çıkma duyarlılığıyla adı bütünleşen Süheyl Ünver, en zor zamanlarda bile sanattan ve kültürden vazgeçmedi. Kendini, sadece kalemiyle ve diliyle değil, örnek davranışlarıyla da tüm gücüyle, toplayarak, üreterek, halka ve kültüre hizmet etmeye adadı. Hayatını ulusal kültürel mirasımızı kurtarmaya, korumaya, en azından hatırlatmaya ve kayıt altına almaya adamış "Hezarfen" Süheyl Ünver, kızı ve öğrencisi Gülbün Mesara ve hayatını "Uluğbeyler Süheyl Ünver" adlı bir filmle belgeleyen Dr. Öğretim Görevlisi Mesut Aytekin ile konuştu.


GÜLBÜN MESARA / Daughter, Student

Kişisel Koleksiyonu Bir Müze Gibiydi

Öncelikle Süheyl Ünver'in yetişme tarzından bahsedelim?

Babam Süheyl Ünver'in sanata olan ilgisi, hem sanatçı ailesinin atalarından gelen etkiler hem de doğuştan gelen yetenekleri sayesinde gelişti. Babası Mustafa Enver Bey, o zamanlar Posta ve Telgraf Müdürüydü, genç yaşta vefat etmiş olmasına rağmen, onu daha o zamandan sosyal toplantılara götürmüş ve ona kitap sevgisini aşılamıştı. Bunlar, onun hayat ve sanat yolundaki ilk rehberleriydi.

Babanızın da resime karşı yeteneği ve ilgisi vardı değil mi?

Büyüdükçe babasının zengin kütüphanesindeki yazma ve süslü levhalardan esinlenerek küçük tezhip örnekleri üretmeye başladı. 1916 yılında bir tramvay yolculuğu sırasında tesadüfen bu eserleri gören biri, kendisine sanat eğitimi almasını önerdi ve bu, sanat eğitiminin gerçek başlangıcı oldu. Aynı yıl, tıp fakültesini okurken yedi yıl boyunca Medresetü'l Hattatin'e (Hat Lisesi) kaydoldu. Tezhip, hat ve ebru eğitimini başarıyla tamamladı. Bu dönemde hocası ressam Ali Rıza Bey ile tanıştı ve onun gözetiminde suluboya ve karakalem çalışmalara başladı; bu, hayatında bir dönüm noktası oldu. Yıllar geçtikçe hedefi, Türkiye'nin tarihi ama kaybolmaya yüz tutmuş mimari hazinelerini resim yoluyla belgelemek ve ölümsüzleştirmek oldu.

Süheyl Ünver sürekli yazıyor, çiziyor ve arşivliyordu. Bu ilgi nereden geliyordu?

Daha önce de belirttiğim gibi, Ünver öğrenme ve sanata olan tutkusunu kalıtsal bir içgüdü olarak görüyordu. Bir hekim ve tıp tarihçisi olarak öncelikli ilgi alanı tıptı. Ancak Türk kültürü ve sanatına derin bir bağlılıkla, notları, çizimleri, binlerce defteri, yayını ve makaleyi inanılmaz bir titizlikle topladı. Kişisel arşivinin en önemli kısmı, yoğun akademik kariyerinin yanı sıra zaman ayırabildiği sayısız tezhip, minyatür ve suluboyadan oluşan süsleme sanat eserleriydi.

Defterlerinden bahsederken İstanbul çizimlerinden bahsetmemek olmaz. Derin bir aşktı belli ki, değil mi?

Gerçekten de gerçek bir İstanbul aşığıydı. Gençliğinden beri doğup büyüdüğü bu şehrin her köşesini adımlamıştı. Sanki yok olacaklarını biliyormuş gibi tarihi mekanlarını belgelemişti. Fotoğraflarını çekmiş, kalem ve suluboyayla kaydetmişti. 1957'ye gelindiğinde, bu kaybın yasını tutuyor, "İstanbul artık yok," diyordu.

Hem öğrencisi hem de kızı olarak aranızdaki ilişki nasıldı?

Çocukluğumdan beri aramızda çok özel bir bağ vardı. Bana kitaplar ithaf eder, minyatür tezhip tasarımları ve klasik sanatlara olan ilgimi uyandıracak malzemeler verirdi. Bu ortam, hayat yolumu şekillendirdi. Yaşlandıkça önce öğrencisi, sonra asistanı oldum. Bana emanet ettiği koleksiyon hâlâ özel kütüphanemde saklanıyor.

Bilim, kültür ve sanat tarihi üzerine yaklaşık 2.000 kitap, makale, sunum, ansiklopedi maddesi ve gazete köşe yazısı yazdı. Çalışma ahlakı nasıldı?

Süheyl Ünver, her şeyden önce bir tıp doktoru ve akademisyendi. Üniversitede ders vermenin yanı sıra, kurucusu olduğu Tıp Tarihi ve Etiği Anabilim Dalı'nın başkanlığını da yapıyordu. Bu yoğun hayata rağmen, evde tüm zamanını çalışma odasında, yazarak, düzenleyerek ve çizerek geçiriyordu. Yoğun çalışma temposundan ara verdiği zamanlarda bile, dekoratif motifler çizmekten keyif alıyordu. Günlerini dolu dolu yaşıyordu.


MESUT AYTEKİN / Direktör, Dr. Öğr. Gör.

Süheyl Ünver hakkında bir belgesel yapmaya sizi ne yönlendirdi?

Uluğbeyler belgesel dizisi, Kültür Ocağı Vakfı'nın (KOCAV) derin şükran duygusunun bir ifadesidir. Bu diziyle, Türk dünyasında iz bırakan ve milletimiz için yorulmadan çalışan fedakâr ruhları anmayı amaçlıyoruz. Şimdiye kadar üç önemli ismin hayatlarını belgeledik: Turan Yazgan, Emin Işık ve Süheyl Ünver.

Ordinaryüs Prof. Dr. A. Süheyl Ünver gerçek bir çok yönlüydü. Çok yönlü kişiliği, üretkenliği, cömertliği ve bilgeliği onu günümüz gençliği için bir rol model kılıyor. Bu yüzden Uluğbeyler dizimiz için mükemmel bir seçimdi. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın desteği ve İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nin öncülüğünde belgeseli hayata geçirdik.

Unver hem fotoğrafçı hem de illüstratördü. Belgeselin yapımı hiç de kolay olmadı. Süreç nasıldı?

Zorlu bir yolculuktu. Ünver, minyatür, hat, tezhip ve resim sanatlarına katkılarda bulunmuştu. Türk kültür, bilim, sanat ve tıp tarihinde akla gelen ilk isimlerden biri. Bu olağanüstü mirası bir saate sığdırmamız gerekiyordu. Belgesel, Türkiye'de tıp tarihi alanındaki temel çalışmalarına, hat, minyatür ve mimari mirasın belirlenmesi ve tanıtılması konusundaki çabalarına, arşivcilik uygulamalarına ve Türk kültürü ve tıp tarihine yaptığı muazzam katkılara odaklanıyor.

Ünver'in hayatlarına dokunduğu 16 kişiyle röportajların yer aldığı belgeseli yaklaşık bir yılda tamamladık: Gülbün Mesara, Azade Akar, Prof. Dr. Çiçek Derman, Prof. Uğur Derman, Prof. Dr. Dr. Ayten Altıntaş, Prof. Dr. Gülten Dinç ve Nimet Sanlıman.

Belgeseli hazırlarken neler öğrendiniz?

Şahsen, Uluğbeyler Süheyl Ünver belgeseli benim için muazzam bir öğrenme deneyimiydi. Büyük bir akademik ve manevi derinliğe sahip 16 olağanüstü insanla tanıştım. Gerçek bir alimin tek başına neler başarabileceğine tanık oldum. Zaman, mekan ve kaynak kısıtlamalarının yaratıcılığı engellemediğini fark ettim. Modern "yeterli zamanım yok" bahanesi, sadece bir bahane.

Ayrıca kültürümüzün sadece sanatı, giyimi ve yemeği değil, aynı zamanda bir manzarayı, bir çiçeği, bir mezar taşını, kısacası halkının ruhunun dokunduğu her şeyi kapsadığını öğrendim.

Bir âlimin sadece sözle öğretmemesi, aynı zamanda eylemleriyle de örnek olması gerektiğini gördüm. "Kahramanlar" beklemenin yanlış olduğunu anladım. Onları yetiştirmeliyiz ve Süheyl Ünver hayatını bu amaca adadı.

Şaşırtıcı bir gerçek şuydu: Öğrencileri, sanatları, duruşları ve dilleriyle, özlemini çektiğimiz medeniyetin temsilcileri oldular. Ünver, ruhunu onlara aktardı ve onları yetiştirmek için elinden geleni yaptı. Sonuç olarak, artık alanlarında onlarca lider uzmana sahibiz. Onlar da çalışıyor, başkalarına eğitim veriyor ve meşaleyi ileriye taşıyorlar.


A. Süheyl Ünver kimdir?

Türk kültür araştırmalarına katkılarıyla tanınan hekim ve tıp tarihçisi Ordinaryüs Prof. Dr. Ahmet Süheyl Ünver, 1898 yılında İstanbul'da doğdu. 1920 yılında Darülfünun Tıp Fakültesi'nden mezun olduktan sonra Paris Tıp Fakültesi'nde ihtisasını tamamladı. Medresetü'l Hattatin'de tezhip ve ebru eğitimi aldı. İstanbul Üniversitesi'nde Tıp Tarihi Enstitüsü'nü kurdu ve Güzel Sanatlar Akademisi'nde dersler verdi. Arapça, Farsça ve Fransızca bilen Ünver, ressam, minyatürcü, tezhip sanatçısı ve hattat olarak birçok öğrenci yetiştirdi. Bilim ve kültür tarihi alanında yaklaşık 2.500 kitap ve makale yayımladı. 1986 yılında vefat etti.

Eserlerinden bazıları:

  • Uygurlar arasında tıp (8.-14. yüzyıllar) – 1936

  • Tarih Öncesi Çağlardan İslam Tıbbına Tıp Tarihi – 1938

  • Selçuklu Tıbbı (11.-14. yüzyıllar) – 1940

  • Resimli ve Belgeli Genel Tıp Tarihi – 1943

  • Bilimsel ve Sanatsal Açıdan Fatih Dönemi Albümü – 1945

  • Bayezid Su Yolları ve 140 Yıllık İstanbul Haritası – 1945

  • Fatih'in Oğulları Mustafa ve Cem Bursa'da ve Türbeleri – 1946

  • İstanbul Üniversitesi'nin Kökenleri: Fatih Külliyesi ve Dönemin Entelektüel Hayatı – 1946

  • Ali Kuşçu: Hayatı ve Eserleri – 1948

  • Türkiye'de Çiçek Aşısının Tarihi – 1948

  • Sanatçı Levnî: Yaşamı ve Eserleri – 1949–1951

  • Fatih Dönemi Mutfağı – 1952

  • Türkçe Yazılar ve Faydalı Bilgiler – 1953

  • İstanbul Sahabe Mezarları – 1953

  • Konyalı Tabip Hacı Paşa: Hayatı ve Eserleri – 1953

  • İbn Sina: Hayatı ve Eserleri – 1955

  • Fatih Dönemi Saray Dekoratörleri ve Baba Nakkaş – 1958

  • Geçmiş Yüzyıllardan Giyim İllüstrasyonları – 1958

  • Hattat Ali bin Hilal: Hayatı ve Eserleri – 1958

  • Türkiye'de Farmakoloji Tarihi – 1960

  • Tıbbi Tarihimizin Yıllığı I – 1966

  • Tarihte Ebeler ve Doğum Tarihi – 1967

  • İstanbul Rasathanesi – 1969–1985

  • Türk Eczacılık Tarihine Genel Bakış – 1971

  • Kırk Ambar – 1972

  • İstanbul'un Mutlu Askerleri ve Şehitler – 1976